21 Aralık 2012 Cuma

Her şey mübah artık.!



Sıcağın ayazı… kokulu kalemler olurdu ya hani? Ya da, mmm, arı maya silgiler.. Kokladıkça koklayasın gelirdi, elmalı ve çilekli… Sıcakta erirdi. Ayaz vurdu 40 derecede ama hani? Burnunun içine sokmadan artık duyamıyorsun o neşeli kokuları…
Peki, vuran ayaz mı yoksa büyüdün mü? Büyürken bütün o masum kokuları unuttun mu?
Masum diyorum çünkü, sendin! Saf sen.

Önce dünyayı değiştirdiler, sonra değişen dünyaya biz ayak uydurmaya başladık. İstemeden oluyor bütün bunlar! Hayır, ben değişmekte istemiyordum aslında. Ağaçların üzerinde bir kulübe de uyumak tek tercihim bir gökdeleni izlememek adına. Emzik şekerleri istiyorum 2 kuruşa satılan, leblebi tozunun boğazıma kaçmasını ve öksürmek delice! Susam sokağını izlemek istiyorum, Kurabiye Canavarı yerken çılgınca kurabiyeleri bağırmak istiyorum.

- Anne canım kurabiye çekti, nolur Anne kurabiye yap bana!

Sorgulamak istiyorum gene herşeyi, neden var olduk, neden bugün dolunay beni bu kadar etkiledi ki? Nasıl bir enerji salgılardı tam çember olduğunda ve sapsarı…
Bahçede hulahop çevirmek istiyorum saatlerce, rengarenk çocukların, rengarenk hulahopları dönsün benimle beraber… En fazla ben çevirmeliyim onu, en güzel ben kıvırmalıyım belimi. Okul tahtalarına tebeşirlerle yazmak istiyorum, onları kemirmek… Ateşim çıktığında annemin “tebeşir mi yedin gene!” diyerek kızmasını istiyorum. O tebeşirleri çalmak istiyorum,onlarla; okul dönüşü bahçeye sek sek oynamak için çizmek… en güzel taşı, en güzel numaraya ben atmak istiyorum. 5 taş oynamak istiyorum. Misketlerimi geri istiyorum, akvaryumda süs durmamasını istiyorum.

Bizim ev dizisini hatırlıyorum, pazar geceleri! Babam hep saçımı kuruturdu usulca... renkli puantiyeli bir pijamam vardı, onu giydiğimi anımsıyorum. Ziyaretçiler adlı diziyi izlememe izin vermedikleri halde gizlice evin holunden kafamı çıkartıp izlediğimi... Ranzam vardı, üstte uyuyan benken... Kardeşim ağlarken, -yalnız olmadığıma sevinmeliydim belki de ama- artık ayırın bizi derdim. Tek başıma uyumak isterken hayali periler yaratmıştım kendime... kaçar gene kardeşimin koynuna girerdim. Şimdi o da büyüdü benden kaçar oldu...
Tavla oynardım dedemle... Şeş - beş'ler havada uçuşur, dedem havada tutar şeşleri, bana bilerek yenilirdi. Ne o torunu üzülmesin... Özledim. Oyunları... Aileleri... Sobamızı.. Köyümüzü.. Çerkez tavuklarını... Hulahop'umu, bezden bebeklerimi.. Çocukluk arkadaşlarımı... Herşeyi..
Oyunlar mı değişti, yoksa ben mi büyüdüm?

Ama görüyorum ki herşey değişti. Artık soba yok evlerde, soba olmayınca kaynayan bir çaydanlık yok, patlayan kestaneler yok, soba başında anne, baba ve çocuklar yok. Muhabbet yok, ortak bir gözyaşı yok. Sevinçler bile ortak değil artık. Artık herkes o kadar yalnız ki. İşte korkulacak günler geldi. Çok kalabalık ama çok yalnızız. Çok içten ama bir o kadar umursamazız. Söz vermek çok kolay artık. Verilen sözler de tutulmuyor pek, o yüzdendir ki güvenilmiyor artık insanlara. Bahaneler çok, yalan söylemek normal, aldatmak diye bir şey kalmadı; bunu kabul eden kadınlar yüzünden…

Nasılsa affeder beni…
Herşey mübah artık, Allah nasılsa affeder beni!

1 yorum:

Bak Bu Harika dedi ki...

Biri benim çocukluğumumu anlattı:)

Görüşmek üzere
www.bakbuharika.blogspot.com